Mustafa Kemal, 29 Ağustos 1919’da Sivas Kongresine katılmak üzere Erzurum’dan ayrılmış, Amasya Genelgesinde yer aldığı gibi Anadolu’nun en güvenli bölgesi olarak düşünülen Sivas’a gelmiştir. 2 Eylül 1919’da Sivas’a geldiği gün Sivas halkı muhteşem karşılama töreni ile Mustafa Kemal’i bağırlarına basmıştır. O dönemde Sivas valisi olan Reşit Paşa 2 Eylül gününü şöyle anlatmaktadır: ”Sabahın erken saatlerinde halk, Erzurum yoluna şu anda (Paşa pınarı) olarak adlandırılan çeşme çevresine dökülmüştü. Sivas’ta ne kadar at ve araba varsa halkı Erzincan yolu istikametine doğru götürdü. At bulamayan araba tedarik edemeyenlerde yaya olarak o istikamete dökülürken, ben hükümet konağından ayrılmadım. Halkın bu sevinç içinde akışını penceremde uzun uzun seyre daldım, fakat gözlerim dolu dolu, kalbim heyecan içinde çarpıyordu.”
Sivas’ta yapılacak olan bu kongrede doğu ve batı vilayetleriyle Trakya’nın, yani bütün ülkenin birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. İstanbul Hükümeti bu gelişmelerden rahatsızlık duymuş ve kongreyi engellemek için elinden geleni yapmıştır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen 4 Eylül 1919’da kongre binası olarak tasarlanan Mekteb-i Sultani(Sivas Lisesi)’de toplanan Sivas Kongresine 38 kişi katılmıştır. Erzurum Kongresi’nde 9 kişiden oluşan bir Heyet-i Temsiliye (Temsil Heyeti) seçilmiş ve bu sayı Sivas Kongresinde 16’ya çıkarılarak, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurucuları olarak yetkili ve sorumlu sayılmışlardır.
Kongre, 4 Eylül 1919 günü davet sahibi olması sebebiyle Mustafa Kemal’in açılış konuşmasıyla başlamıştır. Bu konuşma Mustafa Kemal’in mevcut siyasi duruma hakimiyetini ortaya koymaktadır. Başkanlığın sırayla üstlenilmesi talebi yapılan oylama sonucunda reddedilmiştir. Mustafa Kemal, kongre öncesinde Bekir Sami Bey’den başkan olmasının istenmediği konusunda bir takım duyumlar almış, fakat çok da itibar etmemiştir. Ancak kongre başlamadan önce, koridorda gördüğü Rauf Bey’e “Kimi başkan yapalım?” sorusunu sormuş, aldığı cevap ise “sen başkan olmamalısın” olmuştur. Bunun üzerine Bekir Sami Bey’in sözlerinin gerçek olduğu, içlerinde Rauf Bey’in de bulunduğu küçük bir grubun Mustafa Kemal’in başkan seçilmesini istemediği anlaşılmıştır. Bu durumu bilerek kongre salonuna giren Mustafa Kemal, delegelere etkili bir şekilde hitap etmiş ve bu hitabın ardından başkan seçimi için yapılan gizli oylamada, üç olumsuz oya karşı başkan seçilmiştir. Divan teşekkülünde Mustafa Kemal, oybirliğiyle başkanlığa Bekir Sami ve Rauf Beyler, Başkan yardımcılıklarına seçilmişlerdir. Falih Rıfkı, Mustafa Kemal Paşa’nın iradesini ve liderlik konusundaki başarısını ise şu cümlelerle dile getirmiştir:“ İradesinin insana şaşkınlık verecek derecede eğilip bükülme kabiliyeti vardı. Onda politikacı kahramanı korur, kahraman politikacıyı kurtarırdı. Öyle şartlar içinde Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığını yapabilecek, cesarette demiyorum, belki ondan gözü pekler vardı, azminde demiyorum, belki onun kadar azimli olanları vardı, bilgide demiyorum, şüphesiz ondan daha bilgili olanları vardı. Fakat kırk yıllık ömrümde onun liderlik dehasında hiç kimseyi tanımadım. Mustafa Kemal Paşa anasından tam gününde ve saatinde doğmuştu.”
Sivas Kongresinin gündemini, Erzurum Kongresinin tüzük ve bildiri metinleri ile daha önceden Sivas’a gelmiş olan 25 üyenin hazırlamış olduğu bir muhtıra oluşturmaktadır. Dönemin şartları göz önüne alındığında bu kongrede pek çok şey konuşulmuş ve tartışılmıştır. Heyet-i Temsiliye ülkenin geleceğinin tespit edilmesinde birinci derecede söz sahibi bir kurul halini almıştır. Bu kongre aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından önceki son kongre olmuş, şekli ve toplanış amacı itibariyle de milli bir meclis işlevini görmüştür.
İstanbul Hükümeti(Osmanlı Hükümeti), Sivas Kongresi’nin son günü Anadolu’daki milli ruha karşı açıkça cephe alarak, küçümseyici beyanatlarda bulunmuş, hatta kongreyi engelleme teşebbüslerine girişmiştir Öyle ki kongre öncesi Sadrazam Damat İbrahim Paşa İngilizlerle birlikte, Elazığ Valisi Ali Galip aracılığıyla kongreyi engelleyerek Mustafa Kemal ile arkadaşlarını yakalatmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Bu olay Damat Ferit Paşa kabinesiyle, Anadolu’nun ilişkilerinin kesilmesi sonucunu doğurmuştur. Mustafa Kemal, durumu padişaha bildirmek istemiş fakat çekilen telgrafları Damat Ferit Paşa, padişaha göstermemiştir. Bunun üzerine Heyet-i Temsiliye, İstanbul Hükümeti’ne çok cesurane bir tavırla meydan okuyarak bütün telgrafhaneler vasıtasıyla İstanbul ile ilgilerini kesmiştir. Bir başka deyişle: o günün Ermeni’si nasıl ki kaderini Taşnak, Hınçak ya da Sütyun ve Hoybun Cemiyetlerine, o günün Rum’u Mavri Mira, Etnik-i Eterya veya Pontus Rum Cemiyetlerine bağlamışsa, o günün Türk’ü de kendi geleceğine ilişkin umutlarını Heyet-i Temsiliye’nin ellerine terk etmiştir. İngilizlerden yüz bulamayan Damat Ferit Paşa istifa etmiş, yerine 2 Ekim’de Ali Rıza Paşa kabinesi geçmiştir. Milliyetçi bir karakter taşıyan bu kabinenin, İstanbul’da işbaşına geçmesi Mustafa Kemal ve ulusal dava için Damat Ferit’in düşürülmesinden sonra kazanılan ilk zaferdir Yeni hükümetle birlikte, basında da Sivas Kongresi’nin faaliyetleri ile ilgili haberlere ve övgülere rastlanmaya başlanmıştır. Artık gazetelerin ilk sayfalarını Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in portreleri süslemektedir.
Sivas Kongresi Erzurum Kongresi’nde vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığını sağlamak için verilmiş kararları kabul ederek genelleştirmiştir. Kongre 11 Eylül’de şu kararları almıştır:
* Milli sınırlar içindeki bölgeler bölünmez bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.
*Osmanlı topraklarının bütünlüğünün sağlanması için milli güçlerin etkinliği ve milli egemenliğin üstün kılınması şarttır.
* Her türlü işgal ve müdahaleye karşı, millet birlik olarak kendisini müdafaa ve mukavemet edecektir. Hıristiyan azınlıkların her türlü güvenliği sağlandığından bunlara ayrıcalık tanınamaz.
* Manda ve koruyuculuk kabul edilemez
* Milletin kendi geleceğine karar verebilmesi ve hükümetin başıboş bırakılmaması için Mebuslar Meclisinin derhal toplanması gerekir.
* Milli direnmeyi gerçekleştirmek için kurulan dernekler birleştirilmiş ve adı “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” olmuştur.
* Kutsal amacı ve umumi teşkilatı idare için Kongre tarafından bir Temsil Heyeti seçilmiştir.
Nazım Hikmet, Sivas Kongresi’ni şöyle anlatır:
“4 Eylül 1919’da toplandı Sivas Kongresi
ve 8 Eylül’de
Kongrede bu sefer
Yine ortaya çıktı Amerikan mandası
Ak koyunla kara koyunun
Geçitte belli olduğu günlerdi o günler.
Ve İstanbul’dan gelen bazı zevat,
Sapsarı yılgınlıklarıyla beraber
Ve ihanetleriyle birlikte
Bir de Amerikan gazeteci getirmişler.
Ve Erzurumlulardan ve Sivaslılardan ve Türk milletinden çok
İşbu Mister Bravn’a güveniyorlardı.
Bu zevata
‘İstiklalimizi kaybetmek istemiyoruz efendiler’ denildi.
Fakat ayak diredi efendiler:
‘Mandanın, istiklâli ihlâl etmeyeceği muhakkak iken’, dediler,
‘Herhalde bir müzâherete muhtacız diyorum ben’ dediler.
‘Hem zaten,’ dediler,
‘Birbirine mani şeyler değildir istiklâl ile manda.
Ve esasen’ dediler,
‘Müstakil kalamayız böyle bir zamanda.
Memleket harap, toprak çorak,
Borcumuz 300 milyon,
Ve vâridat ise 15 milyon ancak.
Allah muhafaza buyursun
İzmir kalsa Yunanistan’da
Ve harb etsek,
Düşmanımız vapurla asker getirir.
Biz Erzurum’dan hangi şimendiferle nakliyat yapabiliriz?
Mandayı kabul etmeliyiz hemen.’ dediler.
‘Onlar dretnot yapıyor, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz.
Hem, İstanbul’daki Amerikan dostlarımız:
Mandamız korkunç değildir, diyorlar,
Cemiyet-i Akvam nizamnamesine dahildir, diyorlar.’
Ve böylece, bin dereden su getirdi İstanbul’dan gelen zevat.
Sivas mandayı kabul etmedi fakat,
‘Hey gidi deli gönlüm,’ dedi.
‘Akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
Ya İSTİKLÂL, ya ölüm’ dedi.
(Nâzım Hikmet, Bütün Şiirleri)
Erzurum Kongresi’nde doğu illerini temsilen seçilen 9 kişilik Temsil Heyeti Sivas Kongresi’nde 6 kişi daha seçilerek genişletilmiş, bu suretle Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıncaya kadar ülke geleceğinde tek söz sahibi bir kurul oluşturulmuştur. Milli amaca erişmek yolunda ayrı ayrı çalışan dernekler birleştirilmiş ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.
Kongre, Ali Fuat Paşa’yı Batı Anadolu Umum Kuva-yı Milliye Kumandanlığı’na tayin etmekle, yürütme yetkisine sahip olduğunu göstermiştir. 13 Eylül’de Sivas’ta, ihtilâlin yayın organı olmak üzere İrade-i Milliye adlı bir gazete yayımlanmıştır. Sivas Kongresi, üyelerinin bütün ülkeyi temsil etmesi nedeniyle Milli Mücadele başlangıcında Türkiye’nin geleceğini belirleyen, bütün ulusun tek vücut halinde birlik olduğunu dünyaya ilan eden ulusal bir kongredir. Bunu içindir ki etkileri Erzurum Kongresi’nden daha geniş olmuş, kendisinden sonra gelişecek olayları büyük ölçüde etkilemiştir. Öyle ki, Misak-ı Milli’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, Milli Mücadele’nin bütün anlaşmalarında, Sivas Kongresi’nin izleri görülür. Sivas Kongresi İstanbul Hükümetinin açık muhalefetine rağmen toplanmıştır. Erzurum Kongresi gibi ihtilâlci bir karakter taşımaktadır.
Mustafa Kemal’in bakış açısına göre bu kongrede Cumhuriyet Halk Fırkasının temelleri atıldığı gibi bu Fırkanın ilk kongresi de Sivas’ta yapılmıştır. Anadolu’daki ulusal mücadele hareketiyle ilgili gelişmelerin takipçisi olan Amiral de Robeck, Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği 17 Eylül 1919 tarihli raporda “Alınan haberlere göre, Milli Hareket Anadolu’da müstakil bir cumhuriyete doğru gelişmektedir. Bu hareket İstanbul’da bilhassa Harbiye Nezaretinden desteklenmektedir. Bu yeni milliyetçi parti, bugünkü Damat Ferit hükümetinden ziyade, milli halk efkârını temsil etmektedir” diyerek çekincelerini belirtmiştir. Mustafa Kemal, 18 Eylül 1919’da Sivas’a gelen, General Harbord’la yaptığı konuşmada, yeni bir Türk Devleti kurma arzusunu açıkça şu sözleriyle belirtmiştir: “Herşeye rağmen yurdumuzu kurtarmak, özgür ve uygar bir Türk devleti kurmak, insan gibi yaşamak için yapacağım bunu” diyerek Sivas Kongresi kararlarının uygulanmasındaki amacını ve kararlılığını göstermiştir.
Sivas Kongresi’nde Misak-ı Milli’nin esasını teşkil eden “vatanın bölünmez bütünlüğü ilkesi” kesin olarak ortaya konmuş bu da ulusal varlığımızın bugüne değin gelen en büyük teminatı olmuştur. Kongre ile Kurtuluş mücadelesi ve ulusal egemenliğe geçişin ikinci evresi de tamamlanmıştır. Üçüncü aşamada ise, ulusal egemenliğin gerektirdiği tüm ilke ve değerlere sahip bir büyük Meclisin kurulması ve Kurtuluş Savaşı'nın ulusal güçlere dayalı olarak kazanılması süreci başlamıştır.
KAYNAKÇA
Akbulut, Dursun Ali, “Sivas Kongresi’nin Gündemi”, Sivas Kongresi I. Uluslararası Sempozyumu (2-4 Eylül 2002), Atatürk Araştırma Merkezi, Sivas,2002.
Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, İstanbul,1995.
Dayı, Esin, “Mustafa Kemal Paşa Atatürk’te Cumhuriyet Fikri ve Gerçekleştirilme Safhaları”, Atatürk Dergisi, Atatürk Üniversitesi Tarih Enstitüsü Müdürlüğü, C.3, S.1, Erzurum, 2000.
Giritli, İsmet, “Sivas Kongresinin Milli Mücadeledeki Yeri ve Önemi”, Sivas Kongresi I. Uluslararası Sempozyumu (2-4 Eylül 2002), Atatürk Araştırma Merkezi, Sivas, 2002.
İğdemir, Uluğ, Sivas Kongresi Tutanakları, TTK Yayınları, Ankara, 1986.
Jaeschke, Gotthard, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar ( 30 Ekim 1918-11 Ekim 1922), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989.
Kansu, Mazhar Müfit Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.1, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1997.
Selek, Sabahattin, Anadolu İhtilali, C. 1, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2000.
Tanfer, Vehbi, “Kurtuluş Savaşında Atatürk ve Sivas”, Sivas Kongresi I. Uluslararası Sempozyumu (2-4 Eylül 2002), Atatürk Araştırma Merkezi, Sivas, 2002.
05 Eylül 2016, 16:30
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.