Ülkemizin her köşesinde insan hayatının kutsallığından ödün vermeksizin sonsuz sabır, her türlü özveri, gayret ve sevgi ile mesleğini icra etmeye çalışan, değerli Hemşirelerimizin 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftasını kutluyorum. Dünyada ve ülkemizde COVID-19 sürecinde hemşirelerin gösterdiği özveri, ortaya koydukları emek paha biçilemez. Görevi başında ebediyete intikal eden hemşirelerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Bu haftaki köşe yazımı gizli sağlık kahramanlarımızın tarihsel süreçteki mesleki ve tarihsel sürecine değinmek istedim.
Hemşirelik, insanın varoluşu ile birlikte ortaya çıkmış en eski sağlık mesleklerinden biridir. Çağ Avrupa’sında hemşirelerin çoğu aynı zamanda din görevlisi olduğu için hemşireler “melek”, hemşirelik mesleği ise “kutsal” olarak nitelendirilmiştir.İslamiyet’te hastalıkların bakım ve tedavisinin yanı sıra önleyici tedbirler alınmış, koruyucu sağlık uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Yaralı ve hasta bakımı için ilk kadın topluluğu da ilk Müslümanlar tarafından kurulmuştur.
Osmanlı’da kadınların hasta bakımında rol almalarına geçmeden önce kendileri hastalandığında başlarına neler geldiğini görmek yararlı olacaktır. Eve kapalı bir yaşam tarzını benimsemek zorunda kalan kadınlar, hastalandıklarında ya kendi olanakları ile ya da annelerinden-ninelerinden el almış kocakarı hekimlerin yardımıyla iyileşmeye çalışmışlardır. Eve hekim çağırma ve kadın hastaları kabul eden sağlık kuruluşlarına gitme, ancak ağır durumlarda dışarıdan yardım istenmesi zorunlu hale geldiğinde söz konusu olmuştur. Kadının “mahrem” sayılması, tedavi ve bakım hizmeti almasını engelleyen en önemli faktör olmuştur.
Osmanlı’da XIX. yüzyıla gelinceye kadar sağlık hizmetleri “Darüşşifa” adı verilen hastanelerde verilmiştir. Osmanlı’nın şlkcerrrahı olanŞerefeddin Sabuncuoğlu’nun “Cerrahiyyetü’lHaniyye” isimli eserinde Osmanlı’da kadın hekimlerin olduğu da bildirilmiş ve “Tabibe” denildiğini belirtmiştir.
Osmanlı’da hemşireliğeilişkin ilk gelişme 1853-1856 Kırım Savaşı sırasındayaralı asker sayısının çok fazla artması ile Selimiye Kışlası hastaneye çevrilmiş; hasta ve çaresiz insanlara yardım etme konusundaki duyarlılığı bilinen FlorenceNightingale İstanbul’a gelerek bu kışla hastanede yaralı İngiliz askerlerinin bakımını üstlenmiştir.
Türkiye’deki hemşirelik eğitimi ile ilgili çalışmalar Dr. Besim Ömer (Akalın) Paşa’nın, FlorenceNightingale ile tanışmasının ardından hemşireliğin bir meslek olduğuna inanması, mesleğin gereklerini anlaması ve 1911’de İstanbul’un tanınmış ailelerine mensup hanımları, kendisinin yürüttüğü “Gönüllü Hasta Bakıcılık Kursu’na” çağırması ile başlamıştır.
1885–1886 yıllarında Fransız gezgin Aubry, Taşkonak’taki hastanede hasta bakımında ondört kadın hasta bakıcının görev aldığından, bunların Müslüman kadınlar olduğundan söz etmektedir. Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi, II. Mahmud’uneşi Bezmialem Valide Sultan tarafından 1845’te Çapa’da 201 yatak kapasiteli olarak yaptırılmıştır. Burası Osmanlı’da “hastahane” adının kullanıldığı ilk sağlık kurumudur. Bu hastane aynı zamanda 1925’te Türkiye Kızılay Cemiyetitarafından kurulan “Hastabakıcı Hemşireler Mektebi”nin ilk uygulama hastanesidir.
Osmanlı sarayında erkek hekimlerin yanında “Hekime Hanım” denilen kadın hekimler de görev yapmıştır. Cariyeler Hastanesi özellikle salgın hastalıklarda tecrit amaçlı kullanılmıştır. Ancak erkek hekimlerin geleneksel “Harem–Selamlık” uygulaması nedeniyle kadın hastayı görmesi yasaklanmış, yalnızca nabız muayenesine izin verilmiştir.
1862’de Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı ve Sadrazam Yusuf Kamil Paşa’nın eşi Zeynep Kamil tarafından yaptırılan “Zeynep Kamil Hastanesi” de kadınlara tahsis edilmiştir. Osmanlı’da sağlık hizmeti vermiş olan kadınlar usta-çırak yöntemiyle yetişmiştir. Kadınlar ilk kez 1842 yılında ebelik kursu sayesinde formal eğitim hakkını elde etmiş ve 10 Türk, 35 gayrimüslim ebe kursu başarı ile bitirmiştir.
“Osmanlı Hilal-i AhmerCemiyeti”nde(Kızılay) “varlıklı ve nüfuzlu kadınların çalışmaları”, “gönüllü şefkat hemşireleri” ve “aşıcı hanımlar”tarafından hasta bakımı hizmeti verilmiştir. “Hemşire” hitabı ilk olarak Balkan Savaşı yıllarında Gülhane Seririyat Mektebi’nde ve Hamidiye Etfal Hastanesi’nde Almanya’dan gelen hemşirelere “schwester”(Türkçe karşılığı “hemşire”) kullanılmıştır.
İlk kez 1920 yılında açılan Amiral Bristol Hemşire Okulu ve Cumhuriyet Dönemi’nde (1925) açılan Kızılay Hemşire Okulu ile hemşirelikte formal eğitime geçilmiş; 1939 yılında Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı ilk Askeri Hemşire Okulu açılmıştır.
Kadınlar Türkiye’de tıp eğitimi alma hakkı için 1922 yılına kadar beklemiştir. Hekim olmak için Avrupa’ya gidip Würzburg’da tıp eğitimi alarak 1921’de yurda dönen Safiye Ali, ilk Türk kadın hekim olarak tarihe geçmiştir. Safiye Ali’nin eğitimini sürdürdüğü dönemde Türkiye’de de Fatma Müfide gibi eğitimli ve ileri görüşlü kimi genç kadınlar tıp eğitimi almak için mücadelelerini sürdürmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen günlerde artan hekim ihtiyacını karşılamak üzere kızların tıp fakültesine alınması gündeme gelmiş, tıp fakültesine 1921’de kayıt yaptıran sekiz kız öğrenci, 1920’li yılların sonlarında Türkiye’nin ilk kadın hekimleri olarak göreve başlamıştır.
15 Mayıs 2020, 14:09
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.