SAKARYA SAVAŞI’NDAN ANILAR

ANI-1
Cepheye gider gitmez daha önce alınan önlemde değişiklikler yaptım.Savaş çok çetin olmuştu. Bu bir subaylar savaşıydı. Bir sabah erkenden genel karargahın bulunduğu köyün sokağında dolaşırken Afyon Milletvekili Ali (Taşpınar) Bey’i gördüm, kendisine: “Yahu Ali Bey, neden kaçağımız çok. Günde ne kadar? ” diye sordum. “Bin kadar efendim.” “Geriden cepheye gelen ne kadar? “”Sekiz yüz kadar…” Şöyle bir hesap yaparak:

“On beş günde üç bin kadar… Pek fark etmez,” dedim.

SAKARYA SAVAŞI’NDAN ANILAR
20 Eylül 2008 Cumartesi 00:00

Sakarya savaşında ordu mevcudu yaklaşık 95 bin neferdi. Toplam kaçak 45bin civarındaydı. O zaman nüfusumuzun 10 milyon kadar (Anadolu'da askerlik çağındaki genç erkeklerin sayısı en az 500bin kadardı.) ve Sakarya'da harikalar yaratan ve ölümüne savaşan çılgın Türklerin sayısının da 50bin civarında olduğunu düşünürseniz, yani %10... İşte bu %10 yürekli yurtsever sayesinde bu devlet vardır. Bu zaferin verdiği yüksek moralle sonradan orduya katılımlar çoğalmış Dumlupınar'da büyük taarruzda asker sayısı 200 bin nefere ulaşmıştı.

Bu gün de bu çekirdek %10 vardır elbette...

ANI-2

Bir keresinde İsmet Paşa’yı telefonla arayan Yusuf İzzet Paşa benimle görüşmek istediğini söylemiş. Telefonu bana verdiler:

” Beni aramışsınız, buyurun.” ” Gizli emirlerinizi bildirmediniz. Yani geri çekilme gerekirse yönümüz ne olacaktır? ”

Çok sinirlenmiştim, daha savaşa girmeden kaçmayı düşünen bu komutana: ” Paşa, paşa, gizli emrim senin kemiklerinin orada gömülmesidir,” dedim. …

ANI-3

Savaş sırasında düşman, hatlarımızda tehlikeli bir gedik açmış, genişletiyordu. Bu gedik hemen kapatılmalı, düşman süngü hücumu ile geri çevrilmeliydi. Yedek kuvvetlerinin hemen oraya gönderilmesini istedim. Yedek kuvvetimiz kalmadığı cevabını verdiler. Yalnız Giresunlu Osman Ağa’nın çetesi vardı. Onların da süngüleri yoktu. ” Süngüleri yoksa bellerinde bıçakları vardır, düşman üzerine atılacaklar, onu eski yerine kovacaklardır” dedim. Bu kahraman çocuklar eğri bıçakları ile Yunanları eski yerlerine kadar sürdüler.

ANI-4

Sakarya Meydan Muharebesi’nin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara’’dan duyulmaya başlandığı ve Büyük Millet Meclisi’nin Kayseri’ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren İstasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin’e:

”Acele olarak Fevzi Paşa’yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle.” diyor.

Ali Metin, Fevzi Pasa’’yi telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da -Atatürk’ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu- söylüyor. Fevzi Pasa Atatürk’ün yanına girince, Atatürk ona bir kağıt kalem uzatıp:

”Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver,” diyor.

Kendisi de bir kağıt kalem alıp ayni şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki Paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar.

Her ikisinin de yazdıklarını kendi kağıtlarından okuyan Ali Metin, her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor: Hz.Peygamber (s.a.v) Efendimiz, Hacı Bayrâm-i Velî’’ye diyor ki:

“-Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olacak."

ANI-5

Alayımız Sakarya’ya doğru çekildi. Sakarya Harbi’nde çok zahmetli, çok çileli, çok eziyetli günler geçirdik. Arkamız ırmak, önümüz düşman gidecek yer yok. Polatlı Beştepeler’de beş gün geceli gündüzlü harp ettik. Harp sırasında açlık aklımıza bile gelmiyordu ama susuzluktan dillerimiz şişmişti. Orada bizim fırka başka bir müfrezeye cepheyi teslim etti. Biz de umum cephe ihtiyatı olduk.

Yunan Haymana’ya doğru yürüdü. Biz de ihtiyat olarak Haymana’ya cepheye vardık. Burada Mangal Tepesi denen tepeye akşam, gece, gündüz demeden, patika yollardan, çalıların arasından dolana dolana çıktık. Burada süngü harbine girdik. Ben zannettim ki biz bozulduk. Geri çekileceğiz. Meğer Yunan bizden önce pes etmiş, biz geri çekilmeyi düşünürken o kaçmaya başladı. Bunun üzerine arkalarına düştük. Yunan kaçtı biz kovaladık, Yunan kaçtı biz kovaladık. Yunan’ı böyle kovalamanın zevkine ilk defa burada vardım. Çay İstasyonu’na kadar gittik, buraya Ali İhsan Paşa geldi. Bizi teftiş etti, kahramanlığımızı övdü ve burada istirahat etmemizi emretti. Biz orada dinlenirken yeni bir emre kadar hiç harp yok dediler.

(Mehmet Çavuş’un Anıları’ndan)

Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.