Bugün Türk Milleti’nin bağımsızlığına ve kutsal değerlerine olan inancını destanlaştıran İstiklal Marşı’mızın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilişinin 102. yıldönümünü kutlamanın gururunu yaşıyoruz.
“Tarih boyunca sayısız destanlar yazmış olan kahraman milletimizin, vatanımızın bağımsızlık ve hürriyeti için göstermiş olduğu büyük fedakârlığın timsali olan İstiklal Marşı, Türk milletinin vicdanın ortak sesidir.
Devletlerin hayatında millî marşların ayrı bir önemi vardır. Bu marşlar ait olduğu milletlerin karakterlerini yansıtır. Türk Millî Marşının adı ‘İstiklâl’dir.
İstiklâl Marşı ümit ve cesaret şiiridir. İlk mısradan başlayan bu özellik, şiirin sonuna kadar dozu artarak devam eder ve sonunda Türk Milletini kayıtsız şartsız zafere ulaştırır. Kıta’lar arasındaki duygu bağlantısı çok kuvvetli ve istikrarlıdır. Cephede verilen savaşın stratejisi adeta şiirde uygulanır. Cephedeki askerin zaferden emin psikolojisi, marşın duygu yönünü meydana getirir.
Bayrak, hilâl, yıldız, hak, hürriyet, istiklâl, yurt, millet, ırk, vatan, kahramanlık gibi millî kavramlarla iman, şahâdet, helâl, cennet, hudâ, ezan, mâbed, vecd gibi dinî motifler birbiriyle uyum halinde kullanılmış, böylece Millî Mücadele’yi gerçekleştiren halkın ruhunda mevcut iki önemli kavram İstiklâl Marşı’nın da iki temel temasını oluşturmuştur.
İstiklal Marşı’nın tarihçesine değinmek gerekirse,
Osmanlı Devleti, bir milli marşa sahip değildi. Ancak Birinci Dünya Savaşı sonucunda Anadolu’nun işgal altında bulunduğu günlerde, halkın heyecanını sürekli tutmak ve vatan millet sevgisini vurgulamak için bir milli marş yazılması fikri ortaya atıldı. Bunun üzerine “memleketin ve milletin genel durumu” nu yansıtacak bir milli marş belirlenmesi için Milli Eğitim Bakanlığınca ödüllü bir yarışma düzenlendi. Ödül 500 liraydı.Yarışmaya katılanlardan istenen, Kurtuluş Savaşının anlamını ve milletin bağımsızlık isteğini dile getirecek bir marş yazmalarıydı. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Ancak hiçbir şiir milli duyguları ifade etmek için yeterli bulunmamıştı.
Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver), yakın arkadaşı ve dönemin ünlü şairi, Burdur milletvekili Mehmet Akif Ersoy’dan İstiklal Marşı’nı yazması için mektup aracılığıyla özel bir talepte bulundu. Çünkü Hamdullah Suphi Bey’e göre böyle bir şiiri ancak Mehmet Akif yazabilirdi. Akif’in Çanakkale Savaşı‘nda hayatını kaybeden Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiir, bunun en net göstergesiydi.
Mehmet Akif, böylesi bir marşı para için yazmayı kabul etmediğinden söz konusu yarışmaya katılmamıştı. Ona göre böyle bir hizmete maddi bedel karıştırılmamalıydı. Hamdullah Suphi Bey, Mehmet Akif’in çekincelerini gidermeyi başardı ve onu bir şiir yazmak konusunda ikna etti.
Mehmet Akif’in “kahraman ordumuza” ithafıyla başlayan şiiri, Büyük Millet Meclisinin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda yani İkinci İnönü Savaşının hemen öncesinde, oy çokluğuyla milli marş olarak kabul edildi. 41 mısra ve 10 kıtadan oluşan İstiklal Marşı; bağımsızlık, savaş, medeniyet, inanç, maneviyat, cesaret, kahramanlık ve umut gibi temalar üzerine örülmüştü.
.
Tarihten silinmek istenen bir milletin uyanışını, esarete başkaldırışını, manevi değerler etrafında yeniden var olma mücadelesini en güzel biçimde anlatan İstiklal Marşımızı ve bu eşsiz destanın mimarı Mehmet Akif’i de iyi tanımalı ve anlamalıyız.
Milletleri yaşatan ve geleceğe taşıyan en önemli unsur, vatan sevgisi ve savunma duygusudur. Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti ve Türkiye’nin geleceğini emanet ettiği Türk gençliği, İstiklal Marşındaki milli ruh ve heyecanı yakaladığı, çağdaş vasıtalarla işlediği oranda görevini yerine getirmiş olacaktır.
Mehmet Akif’in dediği gibi “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” diyerek cevap verecekti.
Bu duygu ve düşüncelerle İstiklâl Marşımızın kabulünün 102. yıl dönümünü kutluyor; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u ve bu destanı bizlere armağan eden tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle, gazilerimizi şükranla anıyorum.