FATİH SULTAN MEHMET’İN HAYATI VE KİŞİLİĞİ


Nurhan Acar Azkın

Nurhan Acar Azkın

17 Şubat 2014, 07:52

Fatih Sultan Mehmet(2.Mehmet), 30 Mart 1432 Pazar günü seher vakti, II. Murat’ın altı oğlundan dördüncüsü olarak Edirne’de dünyaya gelmiştir. Babası 2.Murad, annesi Kastamonu-Sinop beyi İsfendiyaroğlu İbrahim Bey’in kızı Hatice Halime Hüma Hatun’dur. Hüma Hatun, Fatih’i dünyaya getirdiğinde 15 yaşındaydı. Şehzade Mehmed doğduğu zaman babası Sultan Murad çok sevinmiş ve "bağ-i Murad'da gül-i Muhammedi açıldı" (Murad’ın kalbine Hz.Muhammed’in sevgisi, gül kokusu doğdu) sözü ile bu sevincini zarif bir şekilde ifade etmiştir. Annesi, Fatih’in son saltanatını görmeden 1449 yılında vefat etmiş, Hatuniye Türbesi’ne defnedilmiştir. Şehzade Mehmet doğduktan sonra bakımını Daya Hatun adlı bir bakıcı yapmıştır. Fatih, 3 Mayıs 1481 Perşembe günü çok genç denebilecek yaşta, 50 yaşında bir sefere giderken Gebze yakınlarında Hünkarçayırı (Tekirçayırı) denilen yerde vefat etmiştir. İstanbul’da adına yaptırdığı caminin bahçesine defnedilmiş, sonra üzerine türbe yapılmıştır. Fatih’in Nikris hastalığından(günümüzde gut hastalığı) öldüğü söylense de, ne şekilde hangi hastalıktan öldüğü kesin olarak bilinmediğinden özel doktoru olan Yakup Paşa tarafından zehirlenerek öldürüldüğü iddiaları da mevcuttur.

Fatih çocukluğunda oldukça hareketli ve ele avuca sığmayan bir kişiliğe sahipti. İlk önceleri okumak ve öğrenmekten çok, savaş sanatına ilgi duymuş, hocalarının öğrenme konusundaki sözlerini dinlememiştir. Bunun üzerine II. Murat, Fatih’in hocalığına biraz daha sert yapılı olan Molla Gürani’yi atamıştır. Daha ilk karşılaşmada Molla Gürani ile alay etmeye çalışan genç şehzadeye Gürani’nin, değneğini göstererek “İşte bu itaat etmen için, haydi şimdi çalışmaya” dediği belirtilmektedir. Molla Gürani, Fatih’in yetişmesinde en büyük paya sahip olmakla birlikte, Hocazade, Molla İlyas, Siraceddin Halebi, Molla Abdülkadır, Hasan Samsuni, Molla Hayrettin de çocukluk dönemi hocalarıdır. 13 yaşında iken lalaları Şahabettin, Nişancı İbrahim ve Kasapzade Mahmut ile Molla Güranî’nin nezaretinde Manisa Sancağı’na Sancak Beyi olarak gönderilmiştir.
Fatih çok iyi öğrenim görmüş, gerek din bilimlerinde, sosyal bilimlerde, gerekse pozitif bilimlerde oldukça iyi bir düzeye gelmiştir. Edebiyata, din felsefesine, coğrafya, tarih ve askeri konulara büyük ilgi göstermiştir. Matematik ile çok yakından ilgilenmiş özellikle de edebiyat onun en sevdiği alan olarak bilinmekle birlikte bıraktığı kitaplarının üçte birinin tarih ve coğrafyaya ait olması oldukça ilginçtir. Türkçe’nin yanında Farsça, Arapça, Yunanca, Sırpça, İtalyanca ve Slavca’yı da belirli ölçülerde öğrendiği belirtilmektedir.

Fatih Sultan Mehmet, ince yüzlü, uzunca boylu, dolgun vücutlu, heybetli ve iyi giyimli olup karizmatik bir kişiliğe sahipti. Çenesi öne doğru fazlaca çıkık, açık alınlı, geniş ve yüksekçe omuzluydu. Kumral tenli, sakalı kırmızımtrak ve kıvırcık, boynu kısa ve kalındı. Hafifçe kavisli kaşları, şahin burunlu, iri, derin manalı, biraz da hülyalı gözleri, yüce fikirlere ve engin bir ruha sahip olduğunu gösteriyordu. Çok zeki, cömert, sakin, soğukkanlı, sonuna kadar sabretmesini ve tam zamanı gelince harekete geçmesini bilen bir insandı. Son derece azimli, bükülmez iradeli, gözü-pek, hiçbir güçlük karşısında yılmaz, amacına ulaşmak için sırasında en aşırı derecede şiddet göstermekten kaçınmazdı. Kendisinden önce yaşamış olan Büyük İskender, Jul Sezar, Büyük Konstantin, Justinianus gibi ünlü kralları askerlik ve yönetim işlerinde olağanüstü kabiliyetiyle geçmiştir. Devletin yüksek çıkarları ve merkezi otoritesinin korunması sözkonusu olduğunda son derece haşin ve merhametsizdi. Aynı zamanda, peşinde koştuğu emellere hareketleriyle engel olmak isteyen emektar Veziriazam Çandarlı Halil Paşa'yı, daha sonra da yine çok önemli bir devlet adamı ve asker olan Mahmut Paşa'yı, zamanı gelince, ortadan kaldırmakta asla tereddüt göstermemiştir. Bunun yanısıra çok sevdiği ve kahraman oğlu Şehzade Mustafa’nın Karaman’da öldüğü haberini aldığında evlât acısı onu derinden sarsmıştır. Hemen oturduğu sedirden aşağı inip odadaki bütün mobilyayı ve halıları dışarı çıkarmış ve tam üç gün üç gece çıplak taş döşeme üzerinde saçını başını yolmuştur. Sonra da bütün şehre matem tutma emrini vermiştir.

Seyrek gülen, yüzüne bakıldığında hürmet ve korku telkin eden Fatih, Ressam Bellini’ye yaptırdığı resimde de mimikleriyle bu kişilik yapısını açıkça göstermiştir. Fatih’in son derece iyi eğitim almış, parlak bir zekaya sahip, bir şeyi yapma konusunda aşırı kararlı ve tutkuyla bağlı, düşüncesinden asla vazgeçmeyen, gerektiği zaman sert kararlar alabilen, kimseden çekinmeyen, büyük hayalleri olan ve bu hayallerini gerçekleştirmek için her türlü zorluğa hazır olan, nadiren gülen, projelerini yerine getirme konusunda oldukça inatçı, atılgan, cüretkar ve büyük bir devlet adamı ve lideri özelliği taşıyan bir kişiliğe sahip olduğu bilinmektedir. Bazen de, oldukça sakin, uyumlu, yumuşak, iyi kalpli ve affedicidir. Gençliğin verdiği şevk ve heyecanla “Avnî” mahlâsiyle şiirler kaleme alan 2.Mehmed:

Sevdin o dilberi, söz dirilemedin vay gönül,
Eyledün kendözi-nü âleme rüşvay, gönül.
Sana cevreylemede kılmaz o pervay gönül
Çevre sabreyleyemezsin, ne diyem hay gönül
Gönül ey vay gönül, vay gönül ey vay gönül..
demiştir. 1450’de Dulkadiroğlu Süleyman Beyin kızı Sitte ile Edirne’de evlenmiştir.
Fatih, çok tedbirli ve temkinli davranırdı. Bir savaştan önce bütün detayları inceler, ona göre karar verirdi. Hatta düşmanlarını çok iyi aldatırdı. Birçok savaşta düşmanlarına başka yerlerle savaşacakmış intibaını uyandırıp onları hazırlıksız yakalamıştır. Yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. O’nun bir seferden önce seferin nereye yapıldığını soran bir Kazaskere; "eğer bunu sakalımın tellerinden birisi biliyor olsaydı onu derhal koparır yakardım” sözü meşhurdur.
Soğuğa-sıcağa, açlığa-susuzluğa ve yorgunluğa karşı çok dayanıklıydı. Çok cesur, hedefe varmak için ne gerekiyorsa yapan bir kişiliğe sahipti. Belgrad kalesi kuşatması sırasında ordunun Hunyadi Yanoş’un’ kuvvetleri karşısında bozguna uğradığını görünce, hırsından dudaklarından kanlar akmaya başlamış ve atıyla ileri atılarak ordunun önünde tek başına kılıcını çekip düşman üzerine saldırmaktan çekinmemiştir. Onun bu büyük fedakarlığı savaşın zaferle sonuçlanmasına neden olmuştur. Fatih yapmış olduğu hiçbir savaştan mağlubiyetle ayrılmamıştır. Gerek İstanbul’un alınmasında, gerekse başka savaşlarda yerinde duramaz ordusuyla birlikte hücum ederdi.
‘Ayrıca Fatih’in, Osmanlı sultanları içerisinde İslam dışındaki dinlere en hoşgörülüsü olduğu, bu din mensuplarına ve din adamlarına kendi dinlerini öğren-me ve yaşama konusunda göstermiş olduğu engin hoşgörülü tutum ve davranışlarından anlamaktayız. O’nun bu hoşgörüsünün arkasında Roma ve İtalya’yı fethetme düşüncesinin olduğu iddia edilse de yalnızca Hıristiyanlara değil, oluşturmak istediği devlet felsefesinin bir gereği olarak bütün mezheplere, dinlere ve mensuplarına rahat hareket edebilme imkanlarını tanımıştır. Bunların yanında, İslam dininin yaşam kurallarını takip etme konusunda hassas da davranırdı. Özellikle Hocazade’ye derin bir sevgi beslediği ve Akşemsettin’in ise engin bir ferasete sahip olduğuna inandığı’ belirtilmektedir.
 Fatih, Osmanlı devletini imparatorluk haline getirmiş ve devletinin imparatorluğa dönüşmesinin kültürel ve devlet felsefesi açısından da alt yapısını oluşturmuş, bu nedenle dünya hakimiyeti kurmak amacında olmuş, geniş ve ileri görüşlü bir lider olarak tanımlanmaktadır.


Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
idal - 8 yıl önce
İyiki kısaca yazdık
Misafir Avatar
nisa - 8 yıl önce @idal
aynen
Misafir Avatar
İsimsiz bir şahıs - 8 yıl önce @idal
bende ilk siteye girdiğimde öyle dedim :D
Avatar
isimsiz - 8 yıl önce
aman ne kısa ne kısa
Avatar
Sila - 8 yıl önce
Guzel bir yazi
Avatar
- 8 yıl önce
uzun
Avatar
Pvpaga - 8 yıl önce
kısa diye buna derseniz ooooo ooooooo işimiz var sizinle
Avatar
ebru - 8 yıl önce
iyki kısa yazdık
Avatar
- 8 yıl önce
çok güzel ve hiç de uzun değil
Misafir Avatar
- 4 yıl önce @
Bu yorumlarınız çok kötü tarihi şahsiyetlerin kısası olmaz hepsi değerli isimler hepsinin vatanımıza bir katkısı var !
Avatar
YILDIZ - 8 yıl önce
FATİH SULTAN MEHMET NASIL BİRİ