Halkın yumuşak karnına iyi oynayan, mahalle örgütlenmelerinde çok başarılı olan siyasal islamcılar, anayasa yapmak ve ülke yönetmek söz konusu olunca hem entellektuel anlamda, hemde pratikte yetersiz kalıyor. Yetersizliğin sonucunda yükselen sokağa ve kendi kadife dokusu dışındaki fikirlere, katı hiyerarşisi dışındaki yapılanmalara karşı sağır, uzlaşmasız, 'eli tomalı diktatörler'e dönüşüyorlar. En akıllı olanı bu dönüşümü zamana yayıyor ve ağır ağır ülkeyi, yasaları ve yaşam tarzlarını kendi inanç sistemine göre şekillendirmeye çalışıyor. Bu dönüşümü kesintiye uğratabilecek muhalifleri sudan sebeplerle dama tıkıp, tankın önüne Avrupa Birliği kriterlerini koyuyor. Ötede, bu kriterlerden yoksun Afrika Birliği üyesi Müslüman Kardeşler'in Mursi'si, turizmden inşaat sektörüne ülkenin zenginlikleriyle semiren dünyanın onuncu büyük ordusunu, kendi atadığı komutanla bile durduramıyor.
Kim bu Müslüman Kardeşler?
Son yüzyılının tarihi Arap milliyetçiliğinin tarihiyle örtüşen Mısır'da, Sünni islamcı anlayışı benimseyen Müslüman Kardeşler'in kökleri harf devrimini yaptığımız yıllara dayanıyor. Senelerce yer altında kalmış, katı bir hiyerarşiye ve leninist pıratiğe sahip Müslüman Kardeşler sadece Hitler'in Kavgam kitabının dağıtıcısı olmakla kalmamış, özellikle yeraltında olduğu yıllarda, başta Mısır Başbakan'ın öldürülmesi(1948), Mısır'ın 6-7 Eylül'ü olarak bilinen ve Kahire'deki tiyatro, sinema, bar ve oteller dahil, ecnebilere ait isyerlerinin yakılıp yıkılması (1952), Enver Sedat süikastı (1981) gibi pek çok eyleme imza atmış. Sonraki yıllarda parlementoya girişleri bizdekine benzer %10'luk seçim barajıyla engellenmeye çalışılsa da, bağımsız adaylarla bu engeli aşıp parlamentoya girebilmişler. 2011 Nisan'ında 'Adalet ve Özgürlük Partisi' adıyla seçimlere katılan Müslüman Kardeşler'in ilk icraatlarından biri kadınların adaylığını reddetmek olmuş. 'Özgürlük' partisi, kendi adıyla nasıl çeliştiğini ileriki bir yıllık icraatıyla daha da ortaya koyacaktı. İroniktir, bizdeki gibi, Mısır'da da siyasai partiler, isimlerini sahip olamadıkları, belkide özlemini çektikleri değerlerden alıyor olmalı... Kuzey Afrika'ya ve Arap Yarımadası'na yayılan örgüt, yasal ve yasadışı zeminlerde, neredeyse bütün islam coprafyasında faliyet göstermektedir. Söyleye geldikleri "Çözüm İslamda" sloganı, 2000'in başlarında, bizdekine paralel bir şekilde değişerek "Demokratik Değişim" olmuş.
Devrimin inanç boyutu
85 milyon nüfusunda Beja, Arnavut, Berberi, Katolik, Kıpti Hiristiyan da barındıran Mısır'da çoğunluğu sunni müslümanlar oluşturmaktadır. Fatımiler döneminde kısmen inişe geçse de, Şafilik, doğduğu yer olan Mısır'da, Hanefi ve Maliki mezheplerine göre daima çoğunlukta olmuş. Bunda, Şafi olan Selahattin Eyyubi'nin payı yadsınamaz. Mısır içindeki çatışmalara mezhepsel açıdan bakarsak, Turkiye'de çoğunluğunda benimsediği ve sunni islamın moderniteye ve humanizme en yakın mezhebi olan Hanefiler, daha ortadoks ve katı çoğunluk olan Şafilere karşı, Mısır'ın yüzü batıya dönük tahsilli gençleri ve hiristiyan azınlıkla birlikte saf tutmuştur. Yani, başka bir deyişle, Şafi'ler Adeviye Meydanı'nı doldururken, Hanefilerin çoğu, Sisi'nin tanklarını havai fişeklerle karşılamıştır Tahrir Meydanı'nda.
Faiz lobisi
Mısır Merkez Bankası verilerine göre dış borcu 44 milyar dolara ulaştı. Toplam milli borç 230 milyar dolar. Bütçenin 28 milyar dolar açık verdiği Mısır'da, bu açığın zaten 21.3 milyar doları faiz ödemelerine gidiyor. Faiz dedikte, hatırlayalım, faize karşı olan Müslüman Kardeşler ve Mursi Hükümeti'nin yüksek faizle IMF'den 4.8 milyar dolarlık yeni kredi başvurusu sol muhalefetin haklı ve sert eleştirisine konu olmuş, ve ardından Mursi'nin eli bir fetva ile rahatlatılmaya çalışılmıştı: "İslamiyette, sadece yüzde 2'den fazla olan faiz haramdır".
Hatırlayalım, Başkan Obama ile yaptığı son görüşmede kendisinden ABD yardımına devam etmesini ve Mısır'ın IMF kredi başvurusunun onaylanması için desteğini istemişti. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Nisan ayındaki Suudi Arabistan gezisi sırasında, Mursi Hükümetinin IMF ile pazarlıkları sürerken 250 Milyon dolarlık ABD yardımı sözü vermişti. Bir kaç ay öncesinde, Kasım 2012'de, Mursi, Erdoğan hükümetiyle, 1 milyar doları yatırım olmak üzere toplam 2 milyar dolarlık yardım anlaşması yapmıştı. Bu yardımları Katar, Suudi Arabistan ve Libya'nınkiler izlemişti.
Sadece Arabistan ve Katar'ın 2 milyar doları aşkını mevduatı var Mısır bankalarında. Yani, 'faiz lobisi' nin topuğuna basan bir hükümet yok ki ortada. Kaldı ki, darbeye ne hacet, Mısır'da hükümeti Mursi'nin başına yıkmak için Suudi Arabistan ve Katar'ın bir hamlesi yeterli olurdu, yeter ki faiz lobisi istesin.
Kaçana mısır koçanı
Batı'nın darbe diyemediği darbe Türkiye'de de yankı bulmuş, kendi sokağının tepkisinde yurtdışına çıkan, dönüşünde sokağı "tencere tava, hep aynı hava" diye küçümseyen Başbakan, göz çıkaran, öldüren polise 'emri ben verdim' diyen başbakan, Mısır'da Mursi'nin 'götürülüşünü' çok önemsemiş, ve tatilini yarıda kesmiştir. Bu 'musibetin' Türkiye siyasetinde ve Gezi sürecinde ne kadar etkili olduğunu önümüzdeki günler belirleyecek.
Ne demişti Sayın Mursi giderken gençlere: "Devrimimizi çalıyorlar".
Bir hırsızlık var ortada, evet, bir de askeri müdahale...Lakin Mursi'ye sormak lazım:
"Kim, kimin devrimini çaldı kuzum ?"
***
Mısır Çarşısı
Müslüman Kardeşler'in Arap Baharı'ndaki rolü elbette yadsınamaz. Lakin, devrimin bir diğer lokomatifi de, Mısır'ın yüzü batıya dönük gençleridir... Mısır Çarşı'sı yani.
Mursi, Mısır gençliğinden yüceltmek adına emanet aldığı devrimi, bir sene gibi kısa bir sürede başta anayasa olmak üzere bir başka diktatörlüğe, islam diktatörlüğüne dönüştürme yolunda üstün bir çaba harcamıştır. Mursi, devrimi gençlerden çalmıştır.
2012 Haziran'ındaki seçimlerde 26 Milyon oyun %51'ini alan Mursi, %49'unu alan ve Mübarek'in son dönem başbakanı olan Ahmet Şefik'e karşı cumhurbaşkanı seçilmişti. Bu seçimde oyların %3'ü, yani 800 bin oy geçersiz sayılmıştı. Mursi karşıtı son gösterilere katılanların sayısı 17 milyon ile 30 milyon arasında değişmektedir. Peki ne olmuştu da, bir sene önce Mursi'yi destekleyen kitle sokaklara dökülmüştü.
Son bir yılda neler oldu?
Bu sorunun yanıtını yerinde almak için Mısırlı arkadaşları arıyorum:
"Abi elektriklerin, suların kesilmediği gün yok, Cebimdeki para %25 değer kaybetti"
Bakıyorum, 1 Dolar 5,6 iken 7 Mısır Lirası'nı geçmiş son bir yılda.
"Bizim gelirimiz turizmdi, öldü, bitti. Ekonomiyi tekelleştirmeye başladı.Çalışma saatlerine kadar herşeyi tek merkeze aldı"
"%12.5 olan işşizlik, şuanda %13.2. Onca hibe ve dış yardıma rağmen lokomotif olan turizm, inşaat sektoründeki büyüme sadece %2.3"
- Bunlar mı yani sırtınızı dönmenizin nedeni?
"Müslüman, hristiyan, örtülü, örtüsüz, zengin, fakir herkes direnişe geçti abi, elbette bunlar değil, sırtımızdan vurdu bizi. Mısır'da en iyi organize olan gurup Müslüman Kardeşler'di, ve devrim adına, özgürlük, birlik-beraberlik, adalet ve ekmek adına onlara bir şans vermiştik"
Seçim zaferinin hemen ardından, Mursi'nin danışmanı Gehad el-Haddad, Mursi'nin, yüzde ellibirin değil, 'bütün Mısırlıların başkanı' olmak için çalışacağını söylediğini hatırlayalım.
-Güzelde başladı Mursi aslında değil mi?
"Evet, sevilmeyen askeri liderleri değiştirdi, başlangıçta bir dizi reform yaptı. Mesela, un kaçakçılığını engellemek ve ekmek kalitesini arttırmak için valiliklere yetki verdi. Çok güzel işler yapıyordu, ta ki Kasım 2012'ye kadar. İşte ozaman anladık ki, O hepimizin değil, sadece yüzde 51'in başkanı"
Not düşelim, Kasım 2012, Erdoğan hükümetiyle yapılan 2 Milyar dolarlık anlaşmanın tarihi...
Tezgah değil, keser ve sap dönüyor
Kasım 2012'de Mursi, Müslüman Kardeşler'in gizli siyasal ajandasını işletmeye başlıyor. Mahkemenin yasalar üzerindeki denetimi zayıflatmakla işe başlayan Mursi, sivil toplum örgütlerini dağıtıyor, ardından muhalif aktivistleri tutukluyor ve en önemlisi, yeni anayasa yazım sürecini sabote ediyor. Hem yetkileri kendinde toplamaya yönelik, hemde dine dayalı yasalar yaparak 'yola devam' eden Mursi, güçsüz ve dağınık olduğunu bildiği muhalefetle diyaloğa yanaşmıyor. Uzlaşmacı ve katılımcı demokrasi yerine, çaldığım düdük diyen, 'İslamcı Mübarek' olup çıkıyor bir sene gibi kısa bir sürede.
Yükselen memnuniyetsizlik içinde, 'faiz haramdır' diye oy aldığı kitleler de var. Milyonlar sokağa dökülüyor. Ardından Valilerin, hatta bakanların istifası derken filim orada kopuyor...
Mursi sanıyor ki, ‘eğer Israil ile iyi geçinirsem, ve hiristiyan azınlığada dokunmazsam, birazda ABD'nin sırtını sıvazlarsam, ben bu tezgahı dönderirim." Maalesef tezgah dönmüyor, ama keser ve sap dönüyor...
Mısır halkı, Türk halkının söyleye durduğu şeyi söylüyordu son bir kaç gündür sokaklarda:
"Demokrasi sadece seçim demek değildir. Seçilenler, kendine oy vermeyenleri de dinlemek zorundadır"
Mısır, devrimin ikinci perdesinde başladığı yere dönüyor.
Türk siyasi figürlerinin olanlardan ibret alması temennisiyle...
09 Temmuz 2013, 11:05
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.